Güzelliğin anahtarı “Altın Oran”

Güzellik için yapamayacağımız bir şey yoktur. Tüm insanlar için geçerli bir söylem ama özellikle biz kadınlar için doğruluğu şüphesiz. Son yıllarda estetik o kadar çok gelişti ki önceleri sağlık için kullanılan bir alanken artık güzellik sektörüne hizmet eder hale geldi. Filmlerden, şarkıcılardan, sanatçılardan etkilenen kadın sayısı arttıkça onlar daha fazla kendini geliştirir oldu.
Güzellik nedir? Ya da göze hoş gelen görüntünün şifreleri nelerdir? Sadece son çağda değil yüz yıllardır bazı bilim insanları buna cevap aramak için uğraşmışlar. Döneminin en bilgili ve ilerici aydınlarından Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa tablosu üzerinde bilim insanları yaptıkları çalışmada “Altın Oran”a ulaştıklarını iddia ediyorlar. Göze hoş gelen orantılı yüzün sırrı ile bugün estetik dünyası tabir yerindeyse birlikte çalışıyorlar. Biz de bu yazıda Leonardo da Vinci ve “Altın Oran”dan bahsedeceğiz.

Güzellik ve ölçülmesi
Güzellik ölçülemeyen bir kavram olmasına karşın, güzellikle bağlantılı olan uyum, formüllerle açıklanabilir. Yapılan araştırmalar yüz oranları dengeli olmadığında dikkatin orantısızlığın olduğu alana yoğunlaştığını göstermektedir. Örneğin sıralı ve düzgün olmayan dişler, fazla aralıklar, dudakların yüzünüze göre büyük ya da küçük olması, kulaklarınızın olduğundan küçük olması vb. Aslında güzellik konsepti uyum ve uyumsuzlukla ilgili bir durumdur. Zaten oran dediğimiz andan itibaren matematiksel hesaplamaların içerisine girmiş oluruz.

Altın Oran
“Altın Oran” kavramı matematiksel bir kavramı açıklamasına rağmen aslında denge yasalarına ilişkin bir durumdur. Buna kısaca göz nizamının oranı diyebiliriz. Yüzyıllar boyunca sanatla uğraşanlar bunu açıklayamasalar da aslında bunun bir orana sahip olduğunu biliyorlardır. Örneğin Mona Lisa tablosunun boyunun enine oranı altın oranı verir. Mona Lisa’nın başının etrafına bir dikdörtgen çizdiğinizde ortaya çıkan dört kenar bir altın dikdörtgendir. Bu dikdörtgeni, göz hizasında çizeceğiniz bir çizgiyle ikiye ayırdığınızda yine bir altın oran elde edersiniz. Resmin boyutları da altın oran oluşturmaktadır. Rakamsal olarak karşılığına bakarsak, bilim insanları 1,618 olarak “Altın oran”ı ifade ederler.

Bilim insanları “güzellik” kavramını sorguladılar
Pisagor (Pythagoras), “Altın Oran”la ilgili aşağıdaki düşüncelerini dile getirmiştir:
“Bir insanın tüm vücudu ile göbeğine kadar olan yüksekliğinin oranı, bir pentagramın uzun ve kısa kenarlarının oranı, bir dikdörtgenin uzun ve kısa kenarlarının oranı, hepsi aynıdır. Bunun sebebi nedir? Çünkü tüm parçanın büyük parçaya oranı, büyük parçanın küçük parçaya oranına eşittir.” Yine İtalyan matematikçi, Fibonacci bu oranı sayılarda saklı bulur. Fibonacci sayıları olarak da isimlendirilen bu sistemin mantığı her birinin kendisinden önce gelen iki sayının toplamından oluşmasıdır. Örneğin:
233 / 144 = 1,618
377 / 233 = 1,618
610 / 377 = 1,618
987 / 610 = 1,618
1597 / 987 = 1,618
2584 / 1597 = 1,618
Bu işlemler sonucunda görülen şu ki “Altın Oran” 1,618’dir. Özellikle sanatçılar, bilim insanları, tasarımcılar hatta bugünün estetisyenleri işte bu sihirli rakamı baz alırlar.

İnsan organlarında oran
İnsan vücudunda Altın Oran’a verilebilecek ilk örnek göbek ile ayak arasındaki mesafe 1 birim olarak kabul edildiğinde, insan boyunun 1,618’e denk gelmesidir. Diğer organlarımıza bakarsak:
Omuz hizasından başucuna olan mesafe / Kafa boyu,
Göbek-diz arası / Diz-ayakucu arası,
Parmak ucu-dirsek arası / El bileği-dirsek arası,
Doğa kendi düzenini kendi içerisinde oluştururken bu altın oranlara sadık kalır. Ama kimi zaman genetik bozukluklar kimi dışsal faktörler bu düzeni bozabiliyor. Zaten estetiğin ortaya çıkışı bu süreçle başlamıştır. Hangi kadın daha güzel olmak istemez? Buradaki ayrım “daha” kelimesinde yatmaktadır. Çünkü bu istemenin sonu yoktur. Önceleri gereksinim olarak ortaya çıkan bu durum zamanla zorunluluk haline dönüşmeye başlayınca sağlık sorunları artmaya başlar. Özellikle güzelliğin “Altın Oran”ı kuralında doğuştan gelen özellikler her zaman bizler açısından daha ağır basmaktadır. Ama ruhsal olarak kişinin kendini iyi hissetmesi adına estetik ile yardımcı olmak aynı zamanda görevimizdir.
“X veya Y kişisine benzemek istiyorum” yerine “Benim vücuduma uygun olanı istiyorum” demenin size her zaman kazancı daha büyük olacaktır.
İyi haftalar…

Yorumlar

Yorum

yasemin amato: 1965 yılında İran'nın Tebriz kentinde doğmuştur. 1983 yılından itibaren Türkiye'de yaşamaktadır. 1990 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdikten sonra, ihtisasını aynı üniversitenin Dermatoloji Ana Bilim Dalı'nda yaptı. Kozmetik dermatolojiye olan tutkusunu geliştirmek için İngiltere'ye gidip Birmingham'da dermatoloji kursuna katıldı. 1995 yılında ABD'nin Dallas eyaletinde Kollajen enjeksiyonları hakkında eğitim aldı. 1996 yılında Paris'te dünyanın en ünlü uzmanlarından (Dr.Benjamin Asher, David Goldberg, Dr. Legrand, Dr. J.Le Coz, Dr.Laglen) değişik dolgu maddeleri enjeksiyonları, botoks ve mezoterapi eğitimi gördü. Türkiye'ye dönünce YASEMEN adında bir kozmetik dermatoloji merkezi açarak, İzmir'de ilk kez dolgu, botoks, mezoterapi, lazer epilasyon, kalıcı makyaj ve mikrodermabrazyon uygulamalarını başlattı. 2004 yılında Doğan Yayınevi'nden çıkan "Güzel ol, Bugün, Yarın ve Daima" isimli bir kitap yazmıştır. 2009 yılında "Yaşlanmayı erteleyin" "Evde güzellik ve bakım sırları" "Güzel dokunuşlar" isimli kitapları yayınlanmıştır. 2004 yılından itibaren Şamdan plus, Diva, Sabah Gazetesi'nin eki Günaydın, Hürriyet Aile, Kuşhan Diyet, Karşıyaka LIFE, ESİAD dergileri gibi yayınlarda köşe yazarlığı yapmaktadır. Ayrıca 1994 yılından beri Ticaret Europe üyesidir. Kendisi bir çok televizyon programlarında, üniversite içi seminerlerde, konferanslarda, ulusal ve uluslararası kongre ve seminerlerde konuşmacı olarak katılmıştır. Dr. Yasemin Fatih Amato evli ve bir çocuk annesidir.
Related Post
Leave a Comment